top of page

Duahanlar

  • Yazarın fotoğrafı: Murat Durdu
    Murat Durdu
  • 1 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Osmanlı İmparatorluğu'nda "duahanlık" (veya duâgûluk), "dua eden" veya "duacı" anlamına gelen bir unvan ve görevdi.


Bu terim, Osmanlı devlet teşkilâtında, sarayda, merkezî idarede, esnaf loncalarında, tekke ve zâviyelerde dua okuma veya ettirme ile ilgili resmî bir rolü ifade ederdi. Bazı kaynaklarda "duacı" veya "duahan" şeklinde de geçer ve halk arasında özellikle ramazan aylarında cami veya konaklarda hatim duası yapan kişileri tanımlardı.


Duahanlar, günlük mesainin başlangıcında, merasimlerde veya şenliklerde uygun dualar okur; tarikat hiyerarşisinde ise üst düzey bir makam olarak kabul edilirdi (örneğin Mevlevîlik'te âyin sırasında gülbang duası yapan dedeler).


Bu görev, Osmanlılar'da zamanla sembolik bir hâle evrilerek devletin bekası için dua etme karşılığında ücretli bir cihet (tahsisat) hâline geldi. Özellikle ilim adamları, tarikat mensupları ve salih kişilere maddî destek sağlamak amacıyla kullanıldı. Beratlarda "Devâm-ı devletim ed‘iyesine mülâzemet edeler" ifadesiyle belirtilen bu sembolik yükümlülük, askeri teşvikler gibi gazi ve mücahitlerin haklarını da kapsar şekilde genişledi.


Duâgû alacaklarda dürüstlük ve iyi ahlâk şartı aranır; aykırı durumlarda tahsisat kesilirdi. Ücretler, çeşitli maliye kalemlerinden (örneğin Haremeyn muhasebesi) karşılanırdı ve 1784'te Hazîne-i Âmire giderlerinin önemli bir kısmını (%4,38) oluşturuyordu.


Duahanlığın en yaygın alanı vakıflardı. Vakfiyelerde ilim ve tarikat erbabına ayrılan bu cihetler, onları finansal olarak desteklemeyi amaçlardı. Tarihsel gelişimi: XV. yüzyıl ortalarında Fâtih vakfiyesinde dua görevi yoktu; ancak XVI. yüzyıl başlarında (örneğin 1542 tarihli Şahbola Hatun vakfiyesinde) nadir olarak görülmeye başladı.


XVI. yüzyıl sonlarından itibaren yaygınlaşıp suistimallere yol açtı; vakıflar, mukâtaa ve gümrüklerden büyük tahsisler yapıldı. Örneğin III. Murad döneminde (1574-1595) Şeyh Şücâ‘ gibi tarikat şeyhlerine yüksek ücretler verildi.


XVII. yüzyılda ıslahatlar yapıldı: Derviş Paşa sadâretinde bazı tahsisler kesildi, Köprülü Mehmed Paşa döneminde azaltıldı. Örnekler arasında Bozcaada'da asker ücretlerinin duâgûluk olarak tarikat mensuplarına verilmesi (güvenlik sorunlarına yol açması) ve Kıbrıs'ta timarların Şeyh Sâlim'e tahsisi yer alır. XX. yüzyıl başlarında (1911 kanunları) bu tahsisler büyük ölçüde kaldırıldı; sadece belirli gruplara (kör, felçli vb.) devam etti ve bedelleri ödenerek sonlandırıldı.


Günümüzde de dinî toplantılarda dua yapan kişilere "duahan" denmesi, bu geleneğin kalıntısıdır. Osmanlı'da duahanlık, hem dinî-ritüel hem de sosyal-ekonomik bir işlev taşıyordu ve vakıf sisteminin önemli bir parçasıydı.

Yorumlar


bottom of page