Kur'an "Risaleleri" haber verdi mi?
- Murat Durdu
- 13 Ağu
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Ağu
Ayet:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا
Yâ eyyuhâ-nnâsu kad câekum burhânun min rabbikum veenzelnâ ileykum nûran mubînâ(n)
“Ey insanlar size rabbinizden bir burhan/açık ve kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik” [4/Nisa: 174]
Nurs Köylü Sait:
"Şuâyet bu zamana dahi hitap eder. Çünkü tamam- مُبِينًا hariç kalsa-bin üç yüz altmış (1360) küsur eder. Eğer قَدْ جَۤاءَكُمْ 'den sonraki olsa بُرْهَانٌ ve نُورًا kelimelerindeki tenvinler, ن sayılsa bin üç yüz on (1310) eder. Demek bu asra da hitap eder. Hem قَدْ جَۤاءَكُمْ بُرْهَانٌ 3 cümlesi yalnız dört farkla Furkan adedine tevafukla sarîhan baktığı gibi, o kudsî burhan-ı İlâhînin bu zamanda parlak ve kuvvetli bir burhanı olan Resâili'n-Nur'a dahi, ikinci cümlesi olan اَنْزَلْنَۤا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا 1 adedi, iki tenvin vakıfta iki elif( ا ) sayılmak cihetiyle beş yüz doksan sekiz (598) ederek aynen tam tamına Resâili'n-Nur'a ve Risale-i Nur adedine tevafukla o semâvî burhan-ı kudsînin yerde bir burhanı, Resâili'n-Nur olduğunu remzen haber veriyor.
İHTAR: Sözlerin üç ismi olan Risalei'n-Nur veya Resâili'n-Nur veya Risaleti'n-Nurdaki şeddeli ن , iki ن sayılmak, cifirce ağlebî bir kaidedir. Şeddeli harf bazan bir, bazan iki sayılabilir."
Nurs Köylü Sait bu örnekte Risalelerin Kur’an’ın haber verdiği kutsal metinler olduğunu ebced hesabı ile ispatlamaya çalışmıştır. Bunu kabul etmeyen ve buna inanmayanlara da bir başka Kur’an ayeti kullanarak cehennemi işaret etmiştir.
Ayet: Hud (106)
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَشَه۪يقٌۙ
Feemmâ-lleżîne şakû fefî-nnâri lehum fîhâ zefîrun veşehîk(un)
Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.
Ayet: Hud (108)
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ
وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ عَطَٓاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ
Veemmâ-lleżîne su’idû fefî-lcenneti ḣâlidîne fîhâ mâ dâmeti-ssemâvâtu vel-ardu illâ mâ şâe rabbuk(e)(s) ‘atâen ġayra mecżûż(in)
Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. [Hud: 108]
Nurs Köylü Sait:
"Bu âyetteki esrarlı muvazene-i Kur'âniyeyi düşünürken, Sûre-i Hûd'daki فَاَمَّا الَّذِينَ شَقُوا ("Şakîlere gelince..." Hûd Sûresi, 11:106.) fıkrasına karşı وَاَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ 'deki ("Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır." Hûd Sûresi, 11:108.) muvazene hatıra geldi ve bildirdi ki: Nasıl ki bu ikinci âyet ve birinci fıkra Risale-i Nur'un mesleğine, şakirtlerine tam tamına mânen ve cifirce bakıyor. Öyle de,
فَاَمَّا الَّذِينَ شَقُوا فَفِى النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ
("Bedbaht olanlara gelince, onlar ateştedirler, orada onların (güçlükle ve fecî bir sesle) nefes alıp vermeleri vardır." Hûd Sûresi, 11:106.) âyeti dahi, Risale-i Nur'un muarızlarına ve düşmanlarına ve onların cereyanlarının mebde'ine ve faaliyet devresine ve müntehâsına cifirle, tevafukla işaret eder..."
Soru&Yorum
Din alanı oldukça geniş bir alandır. Bu alanda fikir beyan edenler ya da kitap yazanların yöneldiği araçlar;
Tevil,
Rüya,
İlham,
Cebrail,
İhtar,
Ebced-Cifir hesabı
Kıyas
İçtihat
gibi ucu açık, gizemli, şüpheli, bireysel yorumlar veya teknik ve yöntemlerdir.
Oysa Yüce Allah bakın ne söylüyor;
Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken «Bana da vahyolundu» diyenden ve «Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim» diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: «Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!» derken onların halini bir görsen! [6/En’am: 93]
Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacak; şâhitler de: “Rableri adına yalan söyleyenler işte bunlardı” diyecekler. Haberiniz olsun ki, Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olacaktır. [11/Hud: 18]
Allah Kur'an-ı Kerim'i "korunan", "apaçık", "kolaylaştırılmış" olarak tanımlamışken yıllar sonra kulları tarafından yazılacak başka kitapları neden gizli veya gizemli bir şekilde ifade etmek istesin?
Bir kimsenin öldükten sonra cennet veya cehenneme gideceğinin takdiri sadece Allah'a ait değil midir? Bu takdirini yaratan yeryüzünde hangi insanlarla paylaşmıştır?

Sikke-i Tasdiki Gaybi sf.113-114
Sikke-i Tasdiki Gaybi sf.113-114



Yorumlar