Gazi Kovan
- Murat Durdu
- 27 Ağu
- 2 dakikada okunur
“Gazi Kovan” hikâyesi aslında bir top mermisi kovanının, Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’e uzanan destansı yolculuğudur.
Cephede Doğuşu (1921)
Birinci İnönü Muharebesi (6-10 Ocak 1921) sırasında Türk ordusu büyük cephane sıkıntısı çekiyordu. Kullanılan mermi kovaları atılmıyor, İmalat-ı Harbiye atölyelerine geri gönderilip yeniden dolduruluyordu.
Bu kovanlardan birini, Karahisarlı Seyfi Çavuş, mermiyi attıktan sonra üzerine şu bilgileri kazıdı: “Karahisarlı Seyfi – 7. Tabur – İnönü Cephesi”
Bu, onun “ben de bu mücadelede vardım” diye geleceğe bir not bırakma çabasıydı. Böylece sıradan bir kovan, ilk kez “hikâye” taşımaya başladı.
Kovanın Yolculuğu (1921-1922)
Kovan cepheden atölyeye, atölyeden tekrar cepheye gidip geldi. Her defasında yeni bir asker tarafından atıldı ve üzerine yeni isimler, birlikler ve cepheler kazındı. Yaklaşık 1,5 yıl boyunca 8 kez ateşlendi ve her seferinde yeni bir kahramanın adı eklendi. Böylece kovan, kolektif bir hatıra defterine dönüştü.
Bu gelenek, atölye işçilerinin ve askerlerin arasında bir heyecana dönüştü: “Acaba bu sefer kovan kime nasip olacak?”
Hüzünlü Not (9. Dönüş)
9. kez geri döndüğünde, kovanın yanında bir mektup vardı. Bu mektubu Seyfi Çavuş’un silah arkadaşı yazmıştı. Mektupta şu satırlar yer alıyordu:
“Bismillahirrahmanirrahim…
Selamünaleyküm gayretperver ustalar…
Güzel İzmir’e kalplerimizdeki imanımız kadar yakınız artık.
Banaz’daki muharebede Seyfi… şahadete ermiştir.
Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının içinde bu kovanı buldum…”
Bu satırlar cephedeki ruhu özetliyordu: ölümün içinden bile umudu, hatırayı ve mücadeleyi geleceğe taşımak.
Zaferin Sembolü (1922-1923)
Sakarya ve Büyük Taarruz’dan sonra Anadolu düşmandan temizlendi. Artık savaş bitmiş, Cumhuriyet’in temelleri atılmıştı. 29 Ekim 1923’te, Cumhuriyet ilan edildiğinde Ankara Kalesi’nden 101 pare top atışı yapıldı. İşte o atışlardan birinde, Gazi Kovan kullanıldı. Böylece o kovan, yalnızca savaşın değil, Cumhuriyet’in de sembolü haline geldi.
“Gazikovan” Soyadı ve Nöbetleşe Emanet (1934)
1934’te çıkan Soyadı Kanunu ile, kovanla yolu kesişen üç kahraman (Yzb. Muhsin Talat, Tğm. Hamdi Vâsıf ve Kâmil Usta) “Gazikovan” soyadını aldılar. Aralarında şöyle bir karar aldılar: Kovanı her yıl Cumhuriyet Bayramı’nda nöbetleşe saklayacaklardı. En son ölene emanet kalacaktı. Bu karar, kovanı bir aile yadigârına dönüştürdü.
Unutuluş ve Yeniden Ortaya Çıkış (2005)
Yıllar geçti, üç kahraman da vefat etti. Kovan unutuldu, elden ele dolaştı. 2005 yılında İstanbul Maltepe’de bir çöp kutusunda bulundu. Çöpleri karıştıran işçiler, üzerindeki yazıları fark edince önemini anladı ve yetkililere teslim etti. Böylece “yitik miras” yeniden ortaya çıktı.
Bugünkü Durumu
Gazi Kovan önce Polatlı Topçu ve Füze Okulu Müzesi’ne, ardından Makine Kimya Endüstrisi’nin (MKE) İmalat-ı Harbiye Müzesine getirildi. Şu an bir cam vitrin içinde, üzerine kazınmış isimler hâlâ okunabilir şekilde sergileniyor. O artık yalnızca bir savaş hatırası değil; Türk milletinin dayanışmasının, yokluk içindeki azminin ve Cumhuriyet’in bir sembolü.
🕯️ Gazi Kovan’ın Anlamları
Kovan: Yoklukta bile umudu ve inancı taşıyan ortak bir hafıza.
Kazınan İsimler: “Ben de vardım” diyerek ölümsüzleşen askerler.
Seyfi Çavuş’un Mektubu: Ölüm karşısında bile direncin, sadakatin ifadesi.
101 Pare Atış: Cumhuriyet’in doğumunu müjdeleyen ses.
Gazikovan Soyadı: Savaşta kurulan kardeşliğin barışta da sürmesi.
Çöpten Çıkışı: Unutulan değerlerin bir gün yeniden milletle buluşması.
👉 Bu hikâye aslında bir savaş destanından çok bir insanlık ve hatıra destanı.

Yorumlar