Sade ruyan
- Murat Durdu
- 23 Kas
- 2 dakikada okunur
Osmanlı’da “Sâde-rûyân” (veya “sâderûy”) ne demekti?
Sâde-rûyân kelimesi Farsça kökenlidir:
Sâde = sade, saf, katıksız, temiz
Rûy = yüz, çehre
→ Yani “yüzü temiz, pürüzsüz, güzel ve çocuksu yüzlü” anlamına gelir.
Osmanlı saray ve konak kültüründe bu kelime çok özel bir grubu ifade ederdi:
Sâde-rûyân kimlerdi?
Yaş aralığı: Genellikle 12-18 yaş arası (çoğu 14-16 yaş civarı)
Cinsiyet: Erkek çocuklar / gençler (sakalları henüz çıkmamış veya yeni terlemiş olanlar)
Görünüm
Yüzleri tamamen pürüzsüz, yanakları al al, kirpikleri uzun, kaşları kavisli, sakal-bıyık izi bile olmayan, çocuksu güzellikte
Uzun saçlı veya kıvırcık saçlı, çoğu zaman başlarına küçük fes veya çiçek takarlardı
Köken: Çoğunlukla Rum, Ermeni, Arnavut, Gürcü, Çerkes, Boşnak kökenli devşirme veya esir çocuklarıydı. Türk kökenli olanlar da vardı ama azınlıkta.
Sarayda ve konaklarda görevleri
İç oğlanları arasında en güzel yüzlü olanlar seçilir, “sâde-rûyân” diye ayrılırdı.
İşret meclislerinde saki (içki sunucu) veya musâhib olurlardı.
Padişahın veya paşanın yanından ayrılmaz, kadeh doldurur, mendil tutar, bazen dans ederlerdi.
Özellikle köçek olacak kadar yetenekli ve güzel olanlar bu gruptan çıkardı.
Sarayda Has Oda’da veya Haremeyn-i Hâssa’da (padişahın en mahrem dairesi) hizmet ederlerdi.
En meşhur örnekleri
Kanuni devrinde “Sâde-rûy” diye anılan çok güzel bir iç oğlanı vardı ki, Kanuni ona âşık olmuş, sonra idam ettirmişti (rivayet).
III. Murad’ın en gözde sâde-rûy’u Civan Kapucubaşısı diye anılan bir gençti.
IV. Murad döneminde “Sâde-rûyân-ı Hâssa” diye özel bir grup vardı; padişah bunlarla birlikte içerdi.
I. İbrahim (Deli) devrinde sâde-rûyân sayısı o kadar artmıştı ki, sarayda “güzeller bölüğü” gibi bir hiyerarşi oluşmuştu.
Toplumdaki algı
Bu çocuklar hem çok imtiyazlı hem de çok tehlikeli bir konumdaydı.
Padişahın veya bir paşanın gözdesi olurlarsa zengin olur, paşa hatta beylerbeyi bile çıkabilirlerdi.
Ama bir anlık bir hata, bir kıskançlık yüzünden boyunları vurulurdu (özellikle IV. Murad devrinde çok örneği var).
Sonu
yüzyıl sonundan itibaren sakal-bıyık modası ve Köprülü devriyle birlikte sâde-rûyân kültürü yavaş yavaş azaldı, 18'inci
yüzyılda tamamen kayboldu; yerini modern saray teşkilatı aldı.
Kısaca: Sâde-rûyân, Osmanlı sarayının en güzel yüzlü, sakalsız, çocuksu erkek çocukları/gençleriydi. Hem estetik bir obje hem de padişahın en yakın mahrem hizmetkârıydılar. Dönemin estetik anlayışının ve işret meclisi kültürünün en tipik simgesiydiler.



Yorumlar